Türker Ertürk
  Güncelleme: 26-08-2019 17:34:00   26-08-2019 17:31:00

MALAZGİRT’TEN DUMLUPINAR’A

MALAZGİRT’TEN DUMLUPINAR’A

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sahip olduğu tarih bilinci ve derinliği nedeniyle Malazgirt Meydan Savaşı’na gönderme yapmak için Dumlupınar Meydan Savaşı’nı aynı gün, 26 Ağustos’ta başlatır. Yani Alp Arslan’dan tam tamına 851 yıl sonra; “Senin Türklüğe kazandırdığın Anadolu’ya kanımızın son damlasına kadar sahip çıkacağız, düşmana terk etmeyeceğiz” demiştir.

Bu suretle Atatürk; hem tarih bilgisini ve tarihte dönüm noktası sayılabilecek olaylardaki farkındalığını ortaya koymuş, hem de gelecek nesillere bu farkındalık üzerinden mesaj vermek istemiştir. Bu tarih bilincini, Atatürk’ün yaşamında ve icraatlarında çokça görmek mümkün...

Hektor’un Öcünü Aldık!

Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 1922’de "Hektor’un öcünü aldık" derken; yaklaşık olarak 3200 yıl önceye, Truva Savaşı’na referans yaparak buradan, Doğu-Batı arasındaki tarihsel çekişmenin farkındalığı üzerinden bize ve gelecek nesillere mesaj vermek istiyordu. İngilizlerin adını Aka Orduları Komutanı Agamemnon’dan alan HMS Agamemnon zırhlısının 1915’de Çanakkale’ye gönderilmesinin ve 30 Ekim 1918’de, Mondros Mütarekesinin yine bu gemide Doğu’nun en büyük gücü olan Osmanlı Devleti’ne imzalatılarak baş eğdirilmesinin tesadüf olmadığını biliyordu.

Atatürk’teki tarih vizyonu, Malazgirt’i de Alp Arslan’ı da aşar. Hatay davası ile uğraştığı sırada Atatürk “40 asırlık Türk yurdu yabancı eline bırakılamaz” derken; Ön Türklere referans yapar ve Anadolu’daki Türk varlığının Malazgirt’in çok öncesinde olduğunu göstermeye çalışır. Atatürk, bu farkındalık nedeniyle Tahsin Bey’i Meksika’ya Mayaları, Mu Kıtasını ve bunların Türklerle olabilecek ilişkisini araştırması için gönderir. Tahsin Bey’e “Mayatepek” (Maya dilinde tepek, tepe demektir) soyadını Atatürk vermiştir, bu bilinç nedeniyle.

Atatürk’ün Büyükelçileri

Atatürk’ün büyükelçi atamaları da anlamlıdır ve derinliği vardır. Ali Fuat Cebesoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vasıf Çınar ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi!

Bin akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi orduyu yendik

Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “ilerle!”

Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle!..

Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?

Barbaros, belki donanmayla seferden geliyor!

Adalar'dan mı? Tunus'tan mı, Cezayir'den mi?

Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi

Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;

O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?

Yukardaki alıntılar; 15 Temmuz bahanesi ile kapatılan ve işgalden sonra açılacağından şüphe bile etmediğimiz Deniz Lisesi’nin ve Nazım Hikmet’in edebiyat hocası ve Atatürk’ün büyükelçisi Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerine ait.

Atatürk’te Tarih Bilinci Vardı! Ya şimdikilerde!

Ya şimdi! İngiliz ajanı olduğu yolunda devletin kayıtlarında yer alan Kıbrıslı şeyhin dizinin dibinde oturup el alan bayanı, darbecinin kardeşi ile bakara-makaracıyı büyükelçi atayan iradenin hangi farkındalık ve anlam ile bu atamaları yaptığının yorum ve değerlendirmesini ise okuyucularıma bırakıyorum.

Atatürk’te; “Bir vatana sahip olmanın yolu o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak ve sahip olmaktan geçer” diyen bir tarih bilinci ve “Nerede yaşıyoruz? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? İnsanlığın yarattığı medeniyete katkımız nedir ve ne yapmalıyız?” sorularını içselleştirmiş bir farkındalık var!

Yapılan Şark Kurnazlığıdır, Yemezler!

İşte bu nedenle Atatürk, Hititler (Etiler) ve Sümerler gibi uygarlıkların peşine düşüyor, araştırılmasını istiyor, bizzat kendi ilgileniyor, tarihi kalıntılarına sahip çıkıyor ve “çanak-çömlek” muamelesi yapmıyor. Sakinleri farkında mıdır, bilmiyorum ama İstanbul’un Beşiktaş ilçesi sınırları içinde bulunan Etiler ile Zeytinburnu ilçesinin sınırları içindeki Sümer mahallelerinin adları, Atatürk’ün ektiği tarihi farkındalık tohumunun bir ürünüdür.

Bugün (26 Ağustos 2019), Malazgirt’ten tam tamına 948 yıl sonra, Türklükten bahsetmeyen, “Ben Türk’üm!” diyemeyen, milletin adını koyamayan, çağdaşlıktan zerre kadar nasibini almayan, çağdaş kimliğe (ulus kimlik) ve çağdaş devlete (ulus devlet) düşman olan ve çağdaş değerleri katleden (özgürlükler, demokrasi, hukuk) bir irade Malazgirt’i kutlamaya çalışıyor. Bu yalandır, rejim değişikliği, yeni bir devlet kurma ve Türk ulusal kimliğini yok etme yolunda halkı kandırmak için bir manevradır ve Cumhuriyetimizin kuruluş mücadelesinde Dumlupınar Meydan Savaşı’nın üstünü örtmek için yapılmış bir şark kurnazlığıdır, yemez!

  Bu yazı 2576 defa okunmuştur.
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    Web sitemize Beğendinizmi?
    HABER ARŞİVİ
    YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş