İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmek, diğer büyük şehirleri kaybetmekle kıyaslanamaz. İstanbul’un siyasi, ekonomik ve tarihi olarak özgül ağırlığının çok fazla olduğunu, Türkiye’de iktidar veya muhalefet açısından tek başına dengeyi değiştirebilecek bir güçte olduğunu söylemek abartı olmaz. İfade etmeye çalıştığım bu gerçeğin altını bir anlamda “İstanbul’da kaybedersek, Türkiye’de tökezleriz” diyen iktidar iradesi de seçim öncesinde çizmiştir.
Ayrıca imar başta olmak üzere tüm rant kapıları ve bunların üzerinden yapılmış ve yapılabilecek yasal ve etik olmayan işleri düşünürseniz; İstanbul’un önemi bir kat daha büyür. Yani; İstanbul demek, Türkiye demektir!
Her Yolu Deniyorlar, Deneyecekler!
İşte bu nedenle iktidar, etik değerleri, daha önce söylemiş olduğu sözleri, halk iradesini yok sayarak ve demokrasiye nihai katlediş darbesini vurarak İstanbul’u geri almaya çalışmaktadır. Dünyaya rezil oluşumuz ise umurlarında değil. Her yolu ama her yolu deniyorlar ve deneyecekler!
Tekrar tekrar sayarak beceremediler. Çünkü muhalefet geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarmış, seçim günü ve sonrasında gerçekten iyi çalışmıştı. Oy çuvallarına sahip çıkmasa, üzerinde yatmasaydı emin olun içindekileri değiştirirlerdi.
YSK Üzerinde Ağır Vesayet Var!
Seçim yapılalı 10 günü geçti! Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi olmuş, bitmiş ve yasal süreler de geçilmiştir. Olması gereken; Ekrem İmamoğlu’na mazbatasının verilmesi ve göreve hemen başlamasıdır. Ama engelleniyor; çünkü Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) üzerinde çok ağır bir siyasi vesayet var!
İstanbul’da halkın iradesine sahip çıkmak, kusurlu da olsa demokrasimize, ülkemize, geleceğine ve iç barışımıza sahip çıkmaktır. Bunların korunması ise sadece Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresine bırakılamaz. Muhalefet Partilerinin Genel Başkanları’nın bu konuda tarihi sorumlulukları var. Yumurta kapıya gelmeden bir araya gelmeli, iktidarın demokrasimizi katletmesine ve halkın iradesini çalma girişimine karşı iş birliği içinde çalışmalı ve iktidarın bu konuda yapabileceği hamleler için karşı hamle hazırlıklarını ve eşgüdümü planlamalıdırlar.
İktidarın Olası Hamleleri
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı adil olmayan bir seçime rağmen su götürmez bir biçimde kaybeden iktidar, İstanbul’u bir şekilde geri alabilmek ve kendisi açısından sonun başlangıcı olan bu gelişmeyi durdurabilmek için hangi hamleleri yapabilir, yapmaya çalışıyor ve kendi arasında fayda ve mahzurlarını tartışıyor?
Tekrar tekrar saymak, istenen sonucu vermemiştir. İktidar sonucu; “FETÖ’nün seçime dahli olmuştur” iddiasıyla iptal ettirebilir. Vesayet ve devletin gücü ile bunu yaptırabilir. Muhalefetin bu hamleye karşı iki seçeneği var.
Mücadele Sorgulayıcı Akılla Kazanılır
Demem o ki; halen saplandığımız durumdan kurtulabilmek ve demokrasimizin katlediliş sürecinden çıkabilmesi için muhalefetin çok ciddi olarak çalışıyor, stratejiler üretiyor ve karşı hamleler planlıyor olması gerekir. Umarım yapıyorlardır!
Seçimin hemen sonrasında, baharın öyle kolay kolay gelmeyeceğini, bunun için çok ciddi bir mücadele sürecine ihtiyaç olduğunu yazmıştık. Bugün de bu paralelde analizler yaptık. Bu değerlendirmelerimizi moral bozucu ve umut kırıcı bulan okurlarımız olabilir. Ama mücadele duygularla, arkası dolu olmayan boş umutlarla değil, hakikatin üzerine inşa edilen sorgulayıcı akılla kazanılır.
Sihirli ve İlahi Bir Çözüm Yok
Ülkemizin halen içinde bulunduğu durumu, aynen hastalıklarda olduğu gibi doğru teşhis etmek lazım. Bir kanser hastasına durumunun ciddiyetini anlatacaksınız ve ona göre bilinçli olarak mücadele ettireceksiniz. Gerçeği söylemez, umut vermek adına hastalığını gizler, nezle muamelesi yapar ve “bahar yakında gelecek” derseniz; kısa süre içinde umutları hayal kırıklığına döner, bağışıklık sistemi çöker ve bir daha mücadele edebilme azim ve kararlılığı yok olur!
31 Mart seçimlerinde milli iradeye egemen olan faktör; iktidar karşıtlığı idi! İktidara karşı oluşan geniş koalisyonun itici gücü buydu. Bana çok sayıda mesaj geliyor; “Bu iktidarla olmaz anladık ama kiminle olur, onu öğrenmek istiyoruz?” diye. Bu sorunun cevabı, yani çözüm iki aşamalı. Önce kiminle olmayacak, ona karşı iş birliği yapılmalı. Sonra ülkemizi kim ve kimler düzlüğe çıkaracak, o seçenek belirlenmeli! Bunu mücadele ve süreç belirleyecek. Birinci aşama tamamlanmadan bu aşamadaki iş birliğine vurmak doğru değil. O zaman ikinci aşamaya hiç geçemezsin. Sihirli ve ilahi bir çözüm yok!