DİKTATÖRLER NİÇİN YALAN SÖYLER ?

DİKTATÖRLER NİÇİN YALAN SÖYLER?

Bir şehrin kaldırım ve otoparkları o ülke insanlarının medeni olmasının yanında gelişmişlik seviyesinin de en önemli göstergelerinden olmuştur. Kaldırım yüksekliği geri kalmışlığı, yasaklı yerlere araç park etmeleri de kural denetleyicilerinin ne kadar yetersiz, cezaların caydırıcı olmadığının bir göstergesidir.  Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sokak otoparkı için öldürülen 17 yaşındaki genç esnaf olayını gerekçe göstererek ücretli sokak ve cadde otoparklarını iptal etmişti. O dönem yurdun her yerinde baş gösteren ücretli mafya otopark işletmecileri insanları ve esnafları canından bezdirmiş, seçilmiş belediye başkanları için büyük bir sorun haline gelmişti. Oysaki herkesin bildiği bu yerler belediye başkanları oluruyla bu tip illegal hareket tarzı belirlemiş tabir caizse şehir eşkiyalarına bu işler havale edilmişti. Aslında bu yerlerdeki gelirler maliyetsiz ve kayıt dışı olduğu için işin gerisinde de mafya türü yapılanmanın olması doğal hale getirilmişti. Otopark mafyasının Ankara Rüzgarlı esnafından 17 yaşındaki gencimiz işyeri önündeki araç otoparkı için öldürülmüş, bu olaydan sonra da il genelinde bu tip zorba işletmeler Gökçek’in “yaklaşık 5-6 aydan beri otoparkçılardan vatandaşa kötü muamele yapılması, fazla ücret alınması, yer yer ücret vermek istemeyen vatandaşlarla lüzumsuz tartışmalar yapılması gibi yoğun şikayetlerin gelmesi üzerine” iptal edilmiş, sorun da geçici olarak çözülmüştü.

ESNAF OTOPARK MAFYASI YERİNE GEÇMEYE ÇALIŞTI

Bu olayın akabinde bu gibi yerlerin serbest bırakılmasını fırsat bilen mahal esnafla vatandaş arasında sorunlar yaşanmaya başlamış, otopark işi farklı bir boyuta taşınmıştı. İşyerleri ve mesken önlerine bu sefer de sakinler tarafından dubalarla, levhalarla vatandaşların araç park etmelerine engel konulmaya başlanmıştı. İş mafya yapılanmasından şehir geneline yayılmış, bir önceki mağdur taraf, yeni bir yöntemle mağdur eden tarafa evrilmişti.

Bu kargaşaya kim dur diyecek, kim kontrol edecek, nerelere şikayet talebinde bulunulacak belli değildi. Oysaki bu sorun pozitif hukuk kurallarınca düzenlemiş, ancak yürürlüğünün takibi bir türlü yapılmamıştı. Ben dahi bu konuyu defalarca yerel yönetim yöneticilerine ulaştırmış, çözüm getirmelerini istemiştim. Çözüm getirmedikleri gibi esnafın darıltacağı (siyasi) endişesiyle olay kendi haline bırakılmış ve zaman zaman da istenmeyen olaylarla karşılaştığımız haberlere sıklıkla rastlamışızdır. Metropol plansız büyüyen şehirciliğin en büyük sorunu haline gelmiş bu otopark ihtiyacı maalesef merkezi ve yerel yönetimlerce çözüme kavuşturulamamıştır.

CADDE VE SOKAĞA ‘PARK YAPILMAZ’ LEVHASI KOYMAK YASAKTIR

Bu konu da İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Av. Özlem Şen, pozitif hukuk tarafıyla ilgilenip  araç sahipleri, meskun mahal esnaf ve sakinlerinin bilmesi ve uyması gerekli bir yol haritası çıkarmıştır. Kanunlarımıza göre kamu yollarına sandalye, duba, levha, şişe gibi nesneler koyarak park yeri ayırmanın yasal olmadığını, bu tür uygulamaların hukuka aykırı olduğunu ve şikayet edilmesi halinde cezai yaptırımlarla karşılaşılabileceği vurgulandı. Kamuya açık alanlarda yalnızca il ve ilçe zabıta müdürlükleri ile Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube tarafından yapılabileceği ifade edildi. Şöyle ki “Kamusal alanlarda trafik düzeniyle ilgili işaretlemeler sadece yetkili kurumlar tarafından yapılabilir. Özel kişilerce konulan ‘park yapılmaz’ levhaları veya benzeri nesneler yasal değildir ve kaldırılması gerekir” şeklindedir.

ARAÇ PARK YDİKTERİ AYIRANLAR İÇİN ŞİKAYET YERLERİ

Bu tür yasal olmayan uygulamalarla karşılaşan vatandaşların başvuracakları yollar kısaca “Alo 153, İl ve İlçe zabıta müdürlükleri, Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube ve e-Devlet üzerinden Cimer’dir. Bu şikayetlere delil teşkil etmesi için muhakkak olayın fotoğrafı çekilerek delil hale getirilmelidir. Başvuruların sonuç verebilmesi için il ve ilçe belirtilerek, görüntü kaydıyla şikayet oluşturulmalıdır. Delilsiz başvurular genellikle sonuçsuz kalabiliyor. Yasal olmayan şekilde park yeri ayıran veya levha koyan kişilere para cezası uygulanabilmekte, bu tür işaretlemeler yasal olmadığı için yerel zabıta birimlerine yapılacak bir ihbarla ivedilikle kaldırılmaktadır. Unutmayın “sonuçta bir şey olmaz “ demek, hakkınız olanı zorbalıkla başkalarına kullandırmak olacaktır.

HALKIN BOZULAN AHLAKI VE SUÇ ORTAKLIĞI

Tarihçi ve Alman Edebiyatının en önemli temsilcilerinden olan, 20. yüzyılın en heyecan verici ve en yaratıcı siyaset teorisyenlerinin başında gelen ve sıra dışı bir yazar ve siyaset bilimcisi olan Hannah Arendt:  “Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar. İlke, şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir; buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.  Herkes sürekli yalan söylediği zaman sonuçta buna inanmazsınız ama hiç kimse de hiçbir şeye inanmaz. Böyle bir toplum, hiçbir konuda fikir sahibi olamaz. Giderek düşünme, yargılama ve eylem yetisini kaybeder. Böyle bir topluma her istediklerini yaptırabilirler.

Sözüm meclisten içeri diyerek;  diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlakını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu ‘ne büyük taktik deha’ diyerek bir kez daha alkışlayacak.”