Metin Çınar
  Güncelleme: 21-02-2020 08:04:00   21-02-2020 08:01:00

DARBECİLERE ÖDÜL VERMEYİN

                                     DARBECİLERE ÖDÜL VERMEYİN

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül darbecileri Kenan Evren ve Tahsin Şahikaya hakkında açılan, ölümleri nedeniyle düşen davada tebligatname hazırlamış. Savcılık her iki isimle ilgili ölümlerinden önce verilen ilk kararda rütbelerinin sökülmesine hükmedildiğine, ancak bu kararın düşmüş sayıldığına atıfta bulunarak, darbecilerin yakınlarının generalliklerinden kaynaklı haklardan yararlanabileceklerine işaret ederek, bu durumun bir neticeye bağlanmasıyla ilgili görüş belirtti. Bağlayıcı olmayan tebligat nameyle ilgili kararı Yargıtay verecek.

Buraya kadar olan açıklamalar bir davanın geldiği ve getirilecek durumunun özetidir. Yargıtay “her iki darbecinin rütbelerinin sökülerek, ER RÜTBESİNE düşürülmesi ve yakınlarının generalliklerden doğmuş hakları kullanamayacağı” doğrultusunda çıkartılacak bir karar olarak, düzenlemeye gideceğidir.

Darbe suçlularıyla ilgili her türlü yaptırımın yerine getirilmesine hukuk dahil, kamu oyu da karşı çıkmayacaktır. Zaten bu kişilerin cenazelerinde ki katılım ve protestolardan da anlaşılmıştır. Ancak benim karşı çıktığım husus general rütbelerinin sökülüp, er rütbesine düşürülmesi kararıdır.

Peygamber Ocağı diye adlandırdığımız, gözbebeğimiz ordumuzun temelini “MEHMETÇİK” diye adlandırdığımız ve ilk ast rütbede sayılan” ER” lerimizden oluşmaktadır. Nasıl olurda her türlü değerimizin güvenliğini emanet ettiğimiz ordumuzun başındaki generallerin, milli iradeyi devirip yerine iradesinin nerede olduğunu bilmediğimiz bir yapıyı getirir? Bu ihaneti yapanları cezalandırıyoruz diye, Er Rütbesinde şereflice bu kuruma hizmet etmiş, her türlü emiri canı pahasına yerine getirmiş, kar, kış dememiş, sıcak soğuk dememiş, bu vatana hizmeti bir ibadet saymış Mehmetçiğimizin seviyesine düşürme hatasını yapabiliriz. Mehmetçiklerimize, vatan hainlerini sizin rütbenize çektik mi diyeceksiniz? Her türlü mali ve sosyal ve statü haklarını elinden alın, ancak ödül yerine geçecek “er” diye nitelendirmeyin.

MAGNA CARTA 805

Büyük Özgürlük Fermanı, Büyük Sözleşme diye de adandırılan bu hukuk belgesi 1215 yılında İngiltere’de imzalanmıştır. Bugünün Anayasal düzeninin temeli de denebilir. Kral Jhon’un hiç bitmeyen vergi talepleri ile yasa ve normların sınırlamalarından kurtulma denemeleri bir grup baronun isyan etmesine yol açtı. Baronlar Londra’yı ele geçirdiler. Londra da bulunan Thames Nehri üzerindeki Runnyme’de bu insanlarla barış müzakere etmek için buluştu. Buranın önemi adının anlamı; ”düzenli toplanma yeri” olmasıydı.

Magna Carta İngiliz siyasi kurumlarının temelidir. Kral Jhon ve baronlar arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalanmıştır. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.

Daron Acemoğlu ve J.A. Robinson Dar Koridor Kitabında; “Magna Carta, bazı isyancı baronlarca müzakere edilmiş olsa da, kral tarafından krallığımızın tüm özgür erkekleri ve yurdumuzda yaşayan tüm toplum tarafından uygulanması talep edilmişti” denmektedir.  Rıza olmadan vergilendirme ve kralın yasalar ve kurumlarla nasıl sınırlanacağı imza altına alınmıştır. Herkes yetki ve sorumluluğun nerde başlayıp, nerede bittiğini kabul ve ilan etmiştir.

GÜNCEL

Bir araya gelenler, selamlaşma ve hal hatır sorma seramonisinden sonra genellikle hava durumundan konu açarlar. Buna da havadan, sudan sohbet adı verilir. Bugünlerde insanlar havadan sudan bile konuşamaz oldular. Havaların soğuk gitmesinin bütçelerine ısınma, dolayısıyla da yüklü doğalgaz faturasını, suyun da; belediyelerin su faturalarına yaptıkları aşırı fiyatları hatırlattıkları için.

Başka bir can sıkıcı konu ise; televizyonların kadrolu yorumcularının tartışmaları. Rastladığım insanlar “ moralim bozulmasın, canım sıkılmasın diye, akşamları tv seyretmiyorum” diyor ve kestirip atıyorlar. Haksız da değiller. Kimsenin yüzü gülmüyor. Bu can sıkıcı ortamı dağıtmak isteyenler de, hemen bir fıkraya başvuruyor. İşte o fıkralardan biri. Ben de sizin asık yüzünüzü biraz olsun gülümsetebilmişsem, inanın hayra vesile olmuşumdur.

SERBEST FIKRA

Kadının evinde cam kırılmıştı. Camcıyı aradı ve sipariş verdi. Yarım saat sonra zil çaldı. Kadın diafondan seslendi.

-Kim o?

-Camcı bea,

-Kadın, düğmeye basarak, kapıyı açtı. Gelen camcıya, camın takılacağı odadaki pencereyi gösterdi ve mutfağa geçti. Beş dakika sonra yine kapı zili çaldı.

-Kim o?

-Camcı bea,

-Kadın; Yanlışlık var. Az önce bir camcı geldi ve şu anda odada, pencerenin camını takıyor.

-Düştük bea…

  Bu yazı 4059 defa okunmuştur.
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    Web sitemize Beğendinizmi?
    HABER ARŞİVİ
    YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş