Metin Çınar
  Güncelleme: 29-06-2021 07:35:00   29-06-2021 07:33:00

SÖKE SÖKE, SÖKÜLDÜNÜZ

SÖKE SÖKE, SÖKÜLDÜNÜZ 

Demokratik hukuk devletlerinde seçimle işbaşına gelmiş hükümetlerin her zaman bir yol haritaları, hizmet programları olur. Seçilme hesaplılığı seçimlerin hemen ertesinde başlar, hiçbir zaman da gündemden düşmez. Ak Parti iktidarının 19. yılındayız. Her seçim döneminde bir çılgın projeyle gündem olmuş ve seçimleri kazanabilmenin temel öğesi haline getirmiştir. Kanal İstanbul Projesi de bunlardan birisi. Kazma vurma tabiri sayabileceğimiz bir etkinlik, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Kuzey Marmara Otoyolu’nun Nakkaş-Başakşehir kesiminin Sazlıdere Barajı üzerindeki bağlantı yolu Sazlıdere Köprüsü temel atma töreniyle gerçekleşmiş oldu. Projenin yaklaşık 15 milyar dolarlık bir maliyetle 6 yıl içinde tamamlanacağı söylense de, dış basında yer alan yorumlar daha farklı. Guardian’ın kanal İstanbul analizindeki “Türkler, Erdoğan’ın 65 milyar dolarlık Kanal İstanbul Projesinin etkilerinden korkuyor” söylemi de ayrıca dikkat çekmiştir. 

Süveyş Kanalı’nın 17 Kasım 1869 yılındaki açılışında “ülkem artık Afrika’da değil, Avrupa’nın bir parçası” diyen Mısır Hidivi İsmail Paşa çok önemli bir jeopolitik değişikliğin haberini veriyordu. Öyle de oldu. Bu yüz elli iki yıl boyunca kanal Osmanlı’nın yıkılış sürecinden Avrupa siyasi yapısına, dünya ticaretinden Mısır’ın kendi iç politikasına kadar pek çok şeyi etkiledi. Kanal İstanbul bittiğinde biz, İsmail Paşa gibi ”Artık Ülkemiz Karadeniz’in bir parçası mı oldu” diyeceğiz? Ama ülkenin iktisadi yapısını altüst edeceği, uzmanların görüşüne göre çevre felaketi yaratacağını ve askeri stratejistlere göre de jeopolitik yapısı bölge ülkeleriyle sorun yaşamamıza, dünya güç dengelerini aleyhimize bozabileceği yönündedir. Kısaca bir inada kurban verilebilecek küçüklükte de olmadığı unutulmamalıdır.

KİN VE ÖFKENİN ESARETİ

Kuran’da takva sahibi Müslüman’ın özelliklerinden olan;“Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.” ( Al-i İmran, 37134) diyor. Yine Peygamberimiz (SAV),“Bir kulun, Allah rızası gözeterek öfkesini yenmesinden Allah katında sevabı daha büyük bir amel yoktur.” (İbn Mace, Zühd,18) demiştir. 

GÜZEL AHLAKLI MÜSLÜMANLAR

İslam’da esas olan affetmek ve hoşgörü sahibi olmaktır. Kin, nefret ve intikam duygusuyla hareket etmek, İslam’a yakışmayan ve kötü ahlak göstergeli hareketlerdendir. Peygamber efendimiz de “ ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” demiştir. Peygamberlerin tamamı ümmetlerine güzel ahlakı anlatmak ve yaşamlarına uygulamak için çalışmışlardır. Kısaca İslam’ı “güzel ahlakın tamamıdır” diyebilmekteyiz.

NEFRET SUÇLARI

Nefret söylemi; “nefret suçuna giden sürecin çıkış noktası, yani nefret suçunun önünü açan tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışa vurumudur. Nefret söyleminden bahsedebilmek için; belirli özellikleri nedeniyle bir kişi ya da gruba yönelik olmalı, kişi veya grubun sahip olduğu özellikler olumsuz olarak nitelendirilmeli, olumsuz olarak nitelendirilen kişi veya grubun varlığı hoş karşılanmamalıdır. Nefret söylemi doğrudan doğruya şiddete çağıran bir içeriğe sahip olması gerekmez.

MÜSLÜMAN’IN CANI, MALI VE IRZI MÜSLÜMAN’A HARAMDIR

“Mü’minler ancak kardeştir.” (Hucurat, 49/10) “Birbirinizle hasetleşmeyiniz, bir malın fiyatını müşteri kızıştırmak için artırmayınız. Birbirinize kin ve nefret beslemeyiniz. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyiniz. Birbirinizin satışı üzerine başka biriniz satış yapmasın. Ey Allahın kulları, böylelikle kardeş olunuz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımını kesmez ve onu hakir görmez. Müslüman kardeşini hakir görene şer olarak bu yeter. Her Müslüman’ın kanı, malı ve ırzı başka Müslüman’a haramdır.”(Buhari, Müslüm Selam, Cenaiz, Kütüb-i Sitte, Prof Dr. İ. Canan)

TAHİR AYNI TAHİR

Bir gün Tahir'in annesi okula geldi. Öğretmeni ile görüştü. Öğretmen dürüstçe "Çocuğunuz ders çalışmayan aptalca şeyler yapan bir çocuk, notları da düşük, hayatımda bunun kadar tembel bir öğrenci görmedim" dedi. Annesi çok şaşırdı, Tahir'i okuldan aldı ve Kayseri'ye taşındılar. Aradan 25 yıl geçti. Öğretmen de Kayseri'ye tayin olmuştu. Bir gün öğretmen ağır bir kalp krizi geçirdi. Bütün doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler. Bu zor bir ameliyattı ve Kayseri'de ameliyatı yapabilecek tek bir cerrah vardı. Öğretmen ameliyat oldu. Gözünü açtığında karşısında yakışıklı cerrah ona gülümsüyordu. Öğretmen tam teşekkür edecekti ki suratı morarmaya başladı. Bir şey söylemek için elini kaldırdı ama söyleyemeden küt diye öldü. Doktor şaşırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir baktı ki o da ne? Odaları temizleyen Tahir, solunum cihazının fişini çekip elektrik süpürgesini takmış.
Yani Tahir ayni Tahir !.. (alıntıdır)

 

  Bu yazı 4534 defa okunmuştur.
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    Web sitemize Beğendinizmi?
    HABER ARŞİVİ
    YUKARI nisbar giriş betnis giriş yakabet giriş