Bitlis’i ihya eden! tesislerin açılış töreninde konuştu, Memleket Büyüğü..
Bizim farkında olmadığımız bir gerçeği hatırlattı ve dedi ki;
“Yokluk ve yoksulluğun olduğu o eski günler artık tamamen geride kaldı. Çok ağır bedeller ödeyerek elde ettiğimiz kazanımlarımızı kimsenin elimizden almasına müsaade etmeyiz. Eski günleri özleyenlere, bizi eski karanlık günlere tekrar çekmek isteyenlere asla eyvallah etmeyiz.”
İnsan olarak, toplum olarak yaşadığımız gerçeği böylesine tersyüz edip bize yutturmak, vallahi pes..
Elde ettiğimiz kazanımları bilmiyorum, ama Sayın Cumhurbaşkanı konuşurken kaybettiklerimiz bir film şeridi gibi aktı gözümün önümden.
Demokrasiyi kaybettik.
Cumhuriyeti Kaybettik.
Anayasamızı, Anayasal Kurumlarımızı kaybettik.
Şanlı Türk Ordusunu kaybettik.
Bilim ve bilgi üreten okullarımızı kaybettik.
Devasa hastaneler yaptık ama içine insan koymayı unuttuk.
Bankalarımızı, limanlarımızı, madenlerimizi, fabrikalarımızı kaybettik, sırada tarlalarımız var.
İtibarımızı kaybettik, var mı ötesi.
Kurucu değerlerimizi kaybettik.
Paramızı kaybettik yahu, paramızı.
Dünyanın en değersiz parası haline geldi, sizin politikalarınız sayesinde.
Dünyanın en sefil toplumları sıralamalarında rekorlar kırıyoruz.
Dünyanın en borçlu ülkeleri sıralamasında rekor bizim elimizde.
Meclis’ten dünyaya yayılan görüntüler, en ilkel Afrika Toplumlarında bile ender yaşanan görüntüler.
Allah var kazanımlarımız da oldu.
Bedelini bizim ve belki de çocuklarımızın ödediği, ödeyeceği 3 köprü, 3-5 havaalanı, birkaç hastane binası, biraz da yol..
Gelelim yokluk ve yoksulluk bölümüne.
Evet yokluk ve yoksulluk dönemi geride kaldı doğru.
Artık açlık dönemi yaşıyor Güzel Ülkem, Aziz Milletim.
Eskiden bir maaşlı baba 3 çocuk okutur, evini alır, arabasını evin önüne koyardı.
Şimdi 3 maaşlı bir aile bile her ay kirayı denkleştirme mücadelesi veriliyor.
Eskiden Nohut gibi, Mercimek gibi temel besin ürünlerinin tüketimini teşvik eden programlar yapılırdı TRT’de.
Şimdi Nohutu, Mercimeği bile Kanada’lardan ithal ediyoruz.
Buğday üreticisinin buğday fiyatı, zeytin üreticisi zeytin fiyatı, çay üreticisi çay fiyatını artık tüccar kimlikli çok uluslu şirketler belirliyor.
İstanbul’da bir apartman dairesi Manhattan’daki daireden daha pahalı olduğu için Diyanetimiz bile ABD’de yapıyor emlak yatırımını.
Bodrum’da bir Lahmacun fiyatına Yunanistan’da 3 öğün yemek yendiği için paralı yurttaşlar Yunanistan’da tatil yapmaya başladı.
Hele Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasında bir bölüm var ki, gülmekten kendimi alamadım.
Diyor ki;
“İstanbul'un en nadide çevre hazinesini para babalarına peşkeş çekiyorlar. Göreve geldikleri belediyeleri 3 ayda hısım, akraba çiftliğine çevirdiler. Söz verdikleri halde binlerce işçiyi kapı dışarı ettiler. Avrupa başkentlerinde keyif çatan bir elitizm çıktı. Kendi gelecekleri dışında hiçbir gündemleri yok.”
Çevrenin para babalarına peşkeş çekildiği doğrudur ama o dediğin 2019 öncesiydi.
3 ayda hısım akraba çiftliği teorisini ileri sürmeden önce, ‘İstanbul belediyelerinde kaç tane Göksu Soyadı taşıyan insan var bir araştır.’
Bu gün İstanbul’un bir çok ilçesinde 3 kap yemeği 50 liradan yiyebileceğin kurumlar hizmet veriyor.
Kayseri’nin her yerinde 1 tas çorba 100 lira.
Avrupa Başkentlerinde keyif çatan elitizm görüşünüze katılıyorum.
Ama onların kim olduğunu hiç merak etmediniz anlaşılan.
Onların bitamamı Türk ve sizin eski ortağınız Fetullah Gülen döneminde semirip ülkeden kaçanlardan oluşuyor.
Tabii sizin iktidarlarınızda köşe olan ve İngiltere’de Malikanelerini satın alıp, sizden sonrasına hazırlık yapanları da unutmamak lazım.
Bizde de var o elitizm temsilcileri.
Kanlı, kirli ve kara parasını getirip Beykoz’da villa satın alarak cebine birkaç tane Türkiye Cumhuriyeti Kimliği koyduğunuz Baronlar da bizim Elitlerin önde gelenlerini oluşturmaya başladı.
Sözün özü:
Kusura bakmayın Sayın Cumhurbaşkanı, “Ahlat’tan ahkam kesmek kolaydır. Sen bir de Bitlis’in kenar semtlerinde, açlıktan, gıdasızlıktan iğne ipliğe dönen, günlerini hastanelerde derman arayarak geçiren çocukların babalarını bir dinlesen.”
Yani diyeceğim bu Aziz Vatan senin sandığın gibi yokluğu, yoksulluğu geride bırakmadı, sizin iktidarınızda geri getirdi.
Biz sizden önceki günleri mumla arıyoruz.
Biz kim miyiz?
Sizin yönettiğiniz Türkiye Cumhuriyeti’nin birer ferdiyiz, bir araya geldiğimizde de bize ‘Halk’ diyorsunuz.
Yeter artık, alay edilmek onurumuza dokunuyor.
Bari susun bari konuşmayın.
Ahmet ZORLU