Gastrointestinal sistem hastalıkları arasında en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan Huzursuz Bağırsak Sendromu (IBS), karın ağrısı, şişkinlik, dışkılama alışkanlıklarında değişiklik gibi belirtilerle yaşam kalitesini belirgin şekilde etkiliyor. Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Tolga Şahin, sendromun tanı, tedavi ve beslenme yönetimine ilişkin önemli bilgiler paylaştı.
Organik bir neden saptanamıyor
Tüm modern tıbbi ve teknolojik yöntemlerle incelenmesine rağmen, IBS’de altta yatan organik bir nedenin bulunamadığını belirten Doç. Dr. Tolga Şahin, “Bu sendrom; karın ağrısı, şişkinlik, dışkılama sıklığı ve formunda değişikliklerle karakterizedir. Avrupa’da görülme sıklığı %11,5 iken, ülkemizde yapılan çalışmalarda toplumda %6,2 ile %19,1 arasında değişen oranlar bildirilmiştir. Gastroenteroloji polikliniklerine başvuran hastaların ise yaklaşık %28–36’sı IBS hastasıdır” dedi.
Doç. Dr. Şahin, kadınlarda daha sık görülen sendromun ortaya çıkışında; diyet, psikolojik etkenler, geçirilmiş bağırsak enfeksiyonları, bağırsak florasının bozulması ve genetik yatkınlık gibi birçok faktörün rol oynadığına dikkat çekti.
Hastalık 3 farklı tipte görülebiliyor fakat üç tip dışında da çok çok nadir görünen bir alt tipi daha mevcuttur
İBS’nin kişiye göre farklı seyir izleyebildiğini aktaran Doç. Dr. Tolga Şahin konuya ilişkin şunları söyledi:
“Sendrom; kabızlık baskın, ishal baskın veya her iki tablonun dönemsel olarak değiştiği ‘mixed’ tiplerde ortaya çıkabilir. Karın ağrısı, dışkılama sonrası rahatlama, dışkı kalibrasyonunda ve renginde değişiklikler ile gaz ve şişkinlik hissi en sık görülen semptomlar arasında yer alıyor.”
Huzursuz bağırsak sendromunda beslenme çok kritik
IBS’nin tedavisinde standart bir beslenme modeli olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Şahin, diyette bireyselleşmenin önemini şöyle anlattı:
“Hangi gıdaların semptomları tetiklediği hastaya göre değişir. Eğer kişi bazı besinleri tükettiğinde şikâyetleri artıyorsa öncelikle bu gıdalar diyetten çıkarılmalıdır. İshal baskın hastalarda az posalı, kabızlık baskın hastalarda bol posalı; her iki tablonun olduğu hastalarda ise az posalı diyete ilave kepek eklenmesi önerilebilir. Gaz yapıcı gıdalar (lahana, kuru baklagiller), gazlı içecekler, alkol, kafein, aşırı baharat, çiğ sebze-meyveler ve süt bazı hastalarda semptomları artırabildiği için dikkatle tüketilmelidir.”
Düşük FODMAP diyeti etkili olabiliyor
Şikayetleri tetikleyen en önemli unsurlardan birinin yüksek FODMAP içeren besinler olduğunu belirten Doç. Dr. Şahin, “Bu gıdalar bağırsakta su çekerek şişkinlik, gaz, ishal ve kramp gibi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle düşük FODMAP diyeti pek çok hastada belirgin rahatlama sağlayabilir. FODMAP içeriği yüksek olan besinler; fruktoz, laktoz, buğday, sarımsak, soğan, baklagiller ve bazı tatlandırıcılar, düşük FODMAP diyette serbest olan besinler arasında et ürünleri, laktozsuz süt, pirinç, glütensiz tahıllar, muz, üzüm, turunçgiller, kabak, havuç, biber ve ıspanak gibi sebzeler yer alıyor” dedi.
Probiyotik zengini yoğurt ve kefirin de bağırsak florasını destekleyerek rahatlama sağlayabileceğini söyleyen Doç. Dr. Şahin, günlük su tüketiminin artırılması gerektiğini ancak suyun mümkünse yemeklerde değil, yemek aralarında içilmesinin daha doğru olduğunu belirtti.
Şahin ayrıca D vitamini eksikliğinin IBS ile ilişkili olduğuna dair birçok çalışma bulunduğunu hatırlatarak, “D vitamini düşük olan hastaların bu eksikliği gidermesi önemlidir” dedi.
Tedavi kişiye özel planlanır
Huzursuz bağırsak sendromunun tamamen kişisel bir tedavi yaklaşımı gerektirdiğini vurgulayan Doç. Dr. Şahin, tedaviyi şöyle özetledi:
Hafif şikayetlerde: Diyet düzenlemeleri, artmış su tüketimi ve hastayı rahatlatan bilgilendirme yeterli olabilir.
Orta şiddette: Stres yönetiminin yanı sıra, ihtiyaç halinde prebiyotik, probiyotik veya ilaç tedavisi eklenebilir.
Ağır şiddette: Tüm tedavilere rağmen düzelme olmuyorsa psikososyal destek ve psikolojik tedaviler gerekebilir.
IBS’nin genellikle ömür boyu aralıklı ataklarla seyrettiğini ifade eden Doç. Dr. Şahin, atakların birkaç hafta ya da birkaç ay sürebildiğini belirtti.
Tanı için mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurun
Huzursuz bağırsak sendromu için doğrudan bir tanı testi bulunmadığını hatırlatan Doç. Dr. Tolga Şahin, tanının mutlaka “ekartasyon yöntemiyle”, yani diğer hastalıkların dışlanmasıyla konduğunu belirterek şunları söyledi:
“Organik bir neden dışlanmadan hastaya IBS tanısı konulması ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle gerekli kan ve dışkı testleri yapılmalı, gerektiğinde kolonoskopik değerlendirme mutlaka düşünülmelidir. Şikâyetleri olan kişilerin doğru teşhis için öncelikle bir gastroenteroloji uzmanına başvurması gerekir.”