İstanbul Rumeli Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Melike Özlem Eken, ağız ve diş sağlığının temellerinin anne karnında atıldığını belirterek, beslenme alışkanlıklarının ve ağız bakımının yalnızca dişlerin değil, genel sağlığın da anahtarı olduğunu söyledi.
İstanbul Rumeli Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Melike Özlem Eken, diş gelişiminin anne karnında başladığını ve bu nedenle annenin beslenme alışkanlıklarının bebeğin diş sağlığını doğrudan etkilediğini vurguladı. Gebelik döneminde toplumda yaygın olarak bilinen “her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği” inancının doğru olmadığını belirten Eken, doğru beslenme ve düzenli ağız bakımının hem anne hem bebek sağlığı açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
Diş Sağlığının Temeli Anne Karnında Atılır
Hormonal değişimlerin diş çürüklerine zemin hazırladığını ifade eden Eken, “Bu dönemde ağız hijyeninin korunması için dengeli bir beslenme alışkanlığı geliştirilmelidir. Protein, A, C ve D vitaminleri ile kalsiyumdan zengin gıdalar yeterli miktarda alınmalı, gerekirse vitamin takviyesi yapılmalı ve diş hekimi kontrolleri ihmal edilmemelidir.” dedi.
Gebelikte diş eti hastalıklarının erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riskini artırabileceğini hatırlatan Eken, anne adaylarının bu dönemde ağız bakımına özel önem vermesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca ebeveynlerin ağız ve diş sağlığı konusundaki bilgi düzeyinin, çocuklarının diş sağlığını doğrudan etkilediğini de belirtti.
Ne Yiyorsak, Dişlerimiz de Onu Yansıtır
Ağız ve diş sağlığı ile beslenme arasında güçlü bir ilişki bulunduğunu vurgulayan Eken, “Şekerli ve asitli gıdalar diş yüzeyine yapışarak çürük riskini artırır. Bu tür gıdalar mümkünse ana öğünlerde tüketilmeli, ara öğünlerde ise elma ve havuç gibi dişleri doğal biçimde temizleyen besinler tercih edilmelidir.” dedi.
Eken, “Şekerli gıdalar tüketildikten sonra dişler hemen fırçalanamıyorsa ağız suyla çalkalanmalı veya su içilmelidir. Ayrıca peynir tüketmek, içerdiği yüksek protein sayesinde ağız içi asit dengesini düzenler. Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle diş dostu bir besindir.” ifadelerini kullandı. Rafine edilmemiş hububatların ve kepekli ekmeklerin tercih edilmesinin diş sağlığı açısından daha yararlı olduğunu da ekledi.
İki Dakikalık Fırçalama, Bir Ömürlük Koruma
Ağız ve diş sağlığının korunmasının en temel ilkesinin diş yüzeyindeki plağın düzenli fırçalama ile uzaklaştırılması olduğunu belirten Eken, “Amerikan Diş Hekimliği Birliği, dişlerin günde iki kez, her yemekten sonra ve en az iki dakika süreyle fırçalanmasını önermektedir.” dedi.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de günde iki kez diş fırçalayanların oranının yalnızca yüzde 36 olduğunu, ortalama fırçalama süresinin ise 30 saniyede kaldığını söyleyen Eken, “Bu oranlar, diş çürüğü riskinin neden bu kadar yaygın olduğunu gösteriyor.” dedi.
Eken, “Fırçalama sırasında en sık yapılan hata, yalnızca ön yüzeylerin temizlenip arka ve iç yüzeylerin ihmal edilmesidir. Etkin bir temizlik için dişler günde iki kez, özellikle yatmadan önce en az iki dakika fırçalanmalıdır.” diye konuştu.
Doğru Fırça, Doğru Macun, Doğru Alışkanlık
Türkiye’de diş macunu kullanım oranlarının da düşük olduğuna dikkat çeken Eken, “Sağlık Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre Almanya’da kişi başına düşen yıllık diş macunu kullanımı 457 mililitre iken, Türkiye’de bu oran yalnızca 85 mililitredir. Ayrıca evlerin yaklaşık yüzde 25’inde diş macunu düzenli olarak kullanılmamaktadır.” dedi.
Diş fırçası seçiminde kişisel tercihten çok etkinliğin önemli olduğunu belirten Eken, “Fırça başlığı küçük, kıllar yumuşak veya orta sertlikte olmalıdır. Fırçalar her üç ayda bir, kıllar yıprandığında ya da bir enfeksiyon sonrası mutlaka değiştirilmelidir.” ifadelerini kullandı.
Arayüz fırçaları ve diş ipinin düzenli kullanımının ağız hijyenini tamamladığını, florlu diş macunlarının ise dişleri çürüğe karşı daha dirençli hale getirdiğini de vurguladı.
Kontroller Kişiye Özel Olmalı
Diş hekimi muayene periyotlarının kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Eken, “FDI (Dünya Diş Hekimleri Birliği), sabit 6 ayda bir kontrol yerine kişiselleştirilmiş muayene aralıklarını önermektedir. Çocuklar, hamileler, diyabet hastaları, sigara içenler ve diş eti problemi olan bireyler daha sık kontrol edilmelidir.” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2022 istatistiklerine göre, Avrupa’da bir kişinin yılda ortalama beş kez diş hekimine gittiğini, Türkiye’de ise bu sayının yalnızca 0,62 olduğunu belirten Eken, düzenli muayenelerin sadece çürüklerin değil, ağız kanseri ve diş eti hastalıklarının da erken teşhisi açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
Ağız Sağlığı, Vücudun Aynasıdır
Ağız ve diş sağlığının genel sağlıkla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Eken, “Diş eti hastalıkları, bakterilerin kana karışmasına yol açarak kalp, böbrek, akciğer gibi organlarda enfeksiyonlara neden olabilir. Bu durum kalp hastalıkları, inme ve damar tıkanıklığı riskini artırabilir.” dedi.
Diyabetin ağız sağlığını bozduğunu, diş eti enfeksiyonlarının ise kan şekeri kontrolünü zorlaştırdığını ifade eden Eken, “Ağız sağlığı ve diyabet birbirini olumsuz etkileyen iki yönlü bir ilişkidedir. Ayrıca yapılan araştırmalar, kronik diş eti iltihaplarının Alzheimer hastalığı riskini artırabileceğini göstermektedir.” şeklinde konuştu.
Eksik dişlerin ve diş eti problemlerinin çiğneme fonksiyonunu bozarak beslenme ve sindirim sorunlarına yol açabileceğini belirten Eken, kötü ağız kokusu ve estetik kaygıların da bireylerin özgüvenini düşürerek psikolojik sağlığı olumsuz etkileyebileceğini söyledi.